MİLLET tankı,topu,helikopteri,F 16’yı döve döve çıktığı yere GERİ SOKTU

ÖZCAN ÇELİK-Siyaset Günlüğü

MİLLET tankı, topu, helikopteri, F 16’yı döve döve çıktığı yere GERİ SOKTU

 

Fetö darbe girişimi anında ve sonrasında ülkesine ve demokrasiye sahip çıkan milletimizin kahramanlıkları dünya basınında geniş yer buldu. İşte, Türkiye hakkındaki basın açıklamaları…

İngiliz medyası: ‘’ Türk halkı anlamsız şekilde bomba atılan, ateş edilen yerlere gidiyor…’’

Çeçen Komutan: ‘’Türk milleti tüm dünyanın kanını donduracak cesarette, vallahi bu ülkenin düşmesi imkansız’’

Arap basını: ‘’Erdoğan’ın neden bu kadar cesur olduğunu, Türk milletini görünce anladık’’

El Jazeera: ‘’ Vatan ne demek, Türkler iyi biliyor, tüm dünyaya gösterdi.

Lübnan basını: ‘’ bizi Türklerin neden yüzyıllarca yönettiğini şimdi anladık. Darbe olunca biz kaçtık, onlar ölüme yürüdüler’’

El Jazeera: ‘’Türkler vatan ne demek tüm dünyaya bir gecede gösterdiler’’

Amerikan Associated Press  (AP) Haber Ajansı: ‘’ aynen futbolda olduğu gibi şu Türkler çok garip insanlar! başka ülkelerde darbe olunca halk koşa koşa saklanmaya giderken Türkler koşa koşa meydanlara gidip tekme, tokat, terlik ve kemerlerle tankı, topu, helikopteri, F 16 yı döve döve çıktığı yere geri soktu’’.

Fransız Le Figaro Gazetesi: ‘’ Türkler meydanlarda sırayla nöbet tutuyor.Yorulan dinlenmek için evine giderken yerine bir kardeşini veya arkadaşını bırakırken bir sıkıntı çıkarsa bana haber ver diyor. Türklerin sıkıntı diye basitçe kastettiği şey tank, helikopter ve uçak.

 

Görüldüğü gibi dünya basını Türk Milletinin özelliğini ve farkını, özgürlüğüne ve demokrasiye yönelik saldırıları asla kabul etmeyeceği gerçeğini göz ardı edememiş!.

 

‘’BASIN VARSA BİZ YOKUZ!’’

Tabi bu arada Türk medyasının ilk andan itibaren hainlere karşı vatansever tutumu ve  milletimizin geleceğine sahip çıkılması yönündeki çalışmaları takdire şayan bir şekilde tarihe geçmiştir.

Diğer yandan, hükümetin özellikle ‘’ askeri birlikler şehir dışına alınacak’’ şeklindeki kararını ayakta alkışlıyorum.Zira, en azından (kurunun içindeki yaşları tenzih ederek)  içindeki virüslerden temizleninceye kadar şehirlerin en güzel yerlerine konarak, sivillerle sürekli olarak  iç içe olmalarına gerek yok. Gerekli hallerde ülke güvenliğinin tesisi için görünmeleri yeterli. Düşünebiliyor musunuz, ilkokulların dibinde dahi, , eğitim alanlarının çevresinde    askeri birlikler var.Postal seslerinin, eğitim seslerinin  minik öğrencilerin  öğrenim  gördüğü okulların duvarlarında yankılanması önceden beri çok hoş değil diye düşünüyorum. Askerin yeri kışladır. Ayrıca da, şehir dışındaki asker eğitime daha fazla konsantre olur. Başka başka işlere ilgi duymaz. Mesaisini yoğunlaşması gereken konularda daha verimli kullanır.  Gelelim yazının başlığına…

‘’Basın Varsa, biz yokuz’’ evet aynen böyle demişti bu sözleri sarf eden  kişi.. ancak Türk Basını darbe sırasında askerimizin, polislerimizin yanındaydı. Darbeye bizzat maruz kaldı. Binalar basıldı. Namlu gölgesinde yayın yaptırıldı.  Hayatını kaybeden basın mensupları oldu. Basın hep oradaydı, darbenin karşısında oldu. Birlik ve beraberlik için, ülkenin bekası için herkes oradaydı. Biz hep beraberiz, olmaya da devam edeceğiz. Öyle, ‘’basın varsa, biz yokuz’’

demek olmaz. Bizleri var eden cesaretimizdir.Herkes cesaretli olacak.  Bu talihsiz cümleyi sarf eden kişi kendini çok iyi biliyor. Beni üzen,  gerçekten değer verdiğim, sevdiğim bir kişinin buna layık olmadığını görmemdir.

Olay kısaca şöyle; iki STK mensubu yaklaşık 20 kişi çiçek yaptırarak, birlik beraberlik düşüncesiyle   müsaade alarak bir kuruma ziyarete gider, basın olarak bende çağrılırım ancak ‘’tedirgin olabilir’’ diyerek ilk etapta gitmek istemesem de birlik ve beraberlik adına bir şeyler yazılabilir düşüncesiyle, tüm samimiyetimle ifade ediyorum sırf  güzel olabileceğine inandığım bu  tabloyu yansıtmak adına gittim ancak hayali sükuta uğradım. Bu arada şahsıma değil, oraya ziyarete gelen grup adına gözlemlediğim tabloyu da doğrusu pek hoş bulmadım. Kapının arkasında kalmayı tercih edip, iki adım atma zahmeti gösterip kapının önüne dahi çıkılmamasından,  uzatılan çiçeğin alınış şeklinden, ziyaretçilerin karşılanmasına kadar her şey bir tuhaftı. Göstermelik bir kabul şekli vardı. Hızlandırılmış gösterim modunda film izledim sanki. Zaten oraya niye gidildi, gidildi de ne oldu? anlamış değilim. Çaya davet edilsem de  ‘’aman tedirgin olmasın’’  düşüncesiyle  içeriye  girmediğim bu kurumda ( merak edip sormadım ama) saat 16.00 sıraları olduğu için sanırım  sadece

İkindi Çayı içildi. Yüce Türk Milletinin gösterdiği cesaret dünyaya örnek olmuşken, ben buradan  bir kez daha ‘’Cesaretli Olmayı Allah herkese nasip etsin ‘’ temennisinde bulunuyorum. Siz kimden çekinip, kimden çekinilmeyeceğini iyice bir öğrenin diyorum.

Saygılarımla…

 

 

 


Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir